Ezeli rekabetlerde bir çok otoritenin ilk sıraya yazdığı
karşılaşma şüphesiz ki Boca Juniors-River Plate rekabetidir. Rekabetin temeli
sınıfsal ayrılıklardır. Bir yanda İngilizlerin temelini attığı 1901’de yoksul
bir semtte kurulan ve ilk fırsatta kulübünü ve merkezini zengin bir muhite
taşıyan River diğer tarafta 1905 yılında 3 İngiliz ve 2 İtalyan göçmen işçi
tarafından kurulan Boca Juniors…
River Plate Siyah-Beyaz-Kırmızı renkleri formasında taşırken
Boca’lılar önceleri Siyah-Beyaz kullanmış fakat kendi bölgelerinde sıklıkla maç
yaptıkları bir İngiliz takımıyla karşılaştıklarında sıkıntı yaşadıkları için
bunu bir iddia ile sonuca bağlamışlardır. İddia bellidir, kaybeden rengini o
sahaya bırakarak oradan ayrılacaktır. Kaybeden Boca olur ve Siyah-beyaz
renklere veda eder. Sonrasında kararsızlık farklı bir çözüm yoluna iter onları
, limana giderler ve ilk gelecek geminin bayrağı hangi renk ise o rengi
kulüplerine vereceklerdir. Ve gelen ilk gemi İsveç bandıralıdır. Renkler o
günlerden bugünlere sarı lacivert olarak gelmiştir.
Bu hikayede halkı temsil etme işi kuruluş sürecinden de
anlaşılacağı gibi Boca kısmının işi olurken tam da bu nedenler River tarafının
Boca Juniors ‘a nefret ve üstten bakma gibi duygularına sebep oluşturuyordu. Boca’lılar River tarafına mahallelerini
bırakıp zengin Nunez semtine taşındığı için “Korkak Tavuk” derken River’lılar
da Boca tarafına statlarının yakınından geçen derenin kokusundan ötürü ve stat
yakınlarındaki bir domuz çiftliğinden ilhamla “Leş Kokulular” ya da “Domuzlar”
diye hitap eder. Taraftarlarla ilgili
bir küçük bilgi de şu anda hali hazırda Arjantinlilerin %75’i bu iki kulüpten
birini tutuyor.
Zenginler ve Halk mücadelesine dönen bu mücadele aynı
zamanda tarihin en kanlı mücadelelerine de sahne olmuştur. Riverlılar bu
maçları sportif mücadele olarak görür ve Boca tarafı kadar bu maçları
ölüm-kalım mücadelesi olarak görmezlerdi. Boca tarafı ise ülkenin zengin
çocuklarına sahada da olsa galip gelerek intikam almak istiyorlardı. Bir maçta yüze
yakın River taraftarının ölmesini Boca taraftarları düşmandan ölen yüze yakın
kişi olarak tarihlerine düşerken 2-0 mağlup bitirdikleri başka bir maçtan sonra
çıkan olaylarda da 2 River taraftarını kurşunlayarak
stadın duvarına “Maç 2-2 bitti” yazmışlardı. Yine bir Boca taraftarı ölüm
döşeğindeyken vasiyet olarak şunu söylüyordu yakınlarına; “Öldüğümde benim
tabutumu River bayrağına sarın, River bayrağına sarın ki bizimkiler düşmandan
biri ölmüş desinler”
(Boca'da sınıf çatışmasını anlatan net bir fotoğraf)
Bu nefret sınıf kini olarak adlandırılabilecek olsa da
holiganizmin ucu kaçırılmış demek daha doğru olur. Tribündeki şiddet ortamı
sahaya da gerilim ve sert futbol olarak geri dönüyordu. Kartların gollerden
daha çok konuşulduğu maçlar büyük yıldızları da futbol sahnesine kazandırmıştı.
Boca Maradona gibi bir halk kahramanı futbol ilahının yanına Palermo, Carlos
Tevez, Riquelme gibi yıldızları ekleyerek
futbol sahnesine kazandırırken River Plate ise Aimar, Falcao, Saviola
gibi yıldızları yetiştirdiği gibi bir başka efsane Di Stefano’yu Avrupa’ya
gönderiyordu.
Şu an iki takımda ligde eskisi kadar söz sahibi değiller,
Latin Amerika’da her şey gibi futbol da alt üst olmuş durumda. Velez,Estudiantes, Newells gibi takımlar da
artık en az onlar kadar zirve müdavimi oldular. Tek farkları onlar kadar büyük
bir geçmişe köklü bir güce sahip değiller. Son olarak River geçtiğimiz yıl
İkinci Lige düşmüş bu sene tekrar geri çıkmıştı. İkinci Lig’te olmaları o eski
şaşalı paralı pullu dönemlerin de bittiğini gösterse de hala güçlü bir
aristokrasi var arkalarında ve Boca hala halkın takımı hüviyetinde mücadelesini
sürdürüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder