16 Ocak 2014 Perşembe

Kimi Başrol Kimi Karakter- Kulüp Hikayeleri

Kitapçılarda spor ya da özelinde futbolla ilgili yeni/farklı kitaplar bulmak kolay değil. Çıkan kitap okunmuyor ya da bazı çıkanlar direk ticari kaygıyla çıkartıldığı için tat vermiyor. İletişim Yayınları'nın değer verdiği bir alan olan futbol kitaplarına başka yayın evlerinde görmek pek mümkün olmuyor. Hakkını yemeyelim İthaki de özellikle Simon Kuper kitaplarıyla bir boşluğu büyük ölçüde dolduruyor.  Halen bir kitabevine gittiğinizde "Spor" kitaplarının olduğu köşede en önde "Futbol Asla Sadece Futbol Değildir" kitabı duruyor olabiliyor.

Raflara bu haftanın başında Tanıl Bora ve Ziya Adnan'ın birlikte hazırladığı Dipnot Yayınlarından Kimi Başrol Kimi Karakter-Kulüp Hikayeleri kitabı düştü. Kitabın tanıtımı olarak;

"Her futbol kulübü bir nevi roman kahramanıdır. Haydi deyin ki hikaye kahramanı! Bu kitaptaki yazılar dünyanın dört bir köşesinden bu hikaye ve roman kahramanlarının bir öbeğinin resmi geçididir. Nasıl ve nerede başlamış hikayeleri, renkleri nasıl doğmuş, nasıl büyümüşler ya da nasıl önemsizliğe sürüklenmişler; zaman içinde kimler giymiş formalarını neler kazanmış, neler kaybetmişler, şimdilerde ne yaparlar, ne alemdedirler, sevdalıları kimlerdir?

Futbol birkaç renkten birkaç büyük takımdan ibaret değil ki. Hep parlak ışıklar altında yaşayanlar var, gözünün feri sönmüşler var. Uzun ömründe ikbali de idbarı da görenler var. Kimi eski günlerine ağıt yakarken kimileri manşetlerden düşmeyen... Kimi endüstriyel futbolun zenginliğinde giderek büyürken kimi zor zahmet ayakta kalmaya çalışan... Kimi pek meşhur kimi uzaktan aşina, kimi gözden ırak adı bile bilinmez... niceleri var." sözlerine yer veriliyor.

Kitapta yer alan 70 yazının 28'i Tanıl Bora'ya 42'si Ziya Adnan'a ait. Kitap Derbiler başlığıyla başlayarak öncelikle "bizim" İstanbul Derbilerinin halini hatırını sorup sonrasında dünyadaki derbileri anlatıyor. Mısır, İtalya, Brezilya,İngiltere, İskoçya, Sırbistan,Almanya ve Hollanda "derbilerinin" anlatıldığı bölümde siyasetten ticarete, inançlardan gelenek-göreneklere kadar bir çok şeyin de dahil olduğu futbol hikayelerinin içinde buluyorsunuz kendinizi.

Kitap Ankara'ya başlı başına bir yer ayırarak Gençlerbirliği ve Ankaragücü'ne yer verse de bu iki takımın derbi hallerinden bir şeyler bulunmuyor kitapta. Tribününe, taraftar profillerine, yönetim şekillerine, son yıllardaki hallerine, geçmişteki güzel günlerine değinilse de Ankara bölümünde bir güncellik sıkıntısı olduğu açıkça belli oluyor. Çok eskilerde kalmış konular değil, 2009 yılından 2010-2011 yıllarından hikayeler var ama o süreçten sonra Ankaragücü bambaşka bir hal aldı, Gençlerbirliği tribünleri bambaşka bir hal aldı. Ankaragücü'nün Diriliş hedefi başlı başına bir konu; böyle bir kitap için Gezi Direnişinden sonraki Gençlerbirliği tribünleri başlı başına bir konu olabilirdi.

Ama yine de Ankara sayfalarını okurken Emrah Serbes'in kitaplarında anlattığı Sakarya Caddesi'ni okur gibi "ben burayı biliyorum" tebessümü oluşuyor yüzde. Barış Bıçakçı'nın hikayelerine konu olan mekanlardan geçmiş olmanın tuhaf güzel hissi oluşuyor. Kitabın aslında derdi de güncellik değil. Karakterleri tanıtmak ve filmin devamıyla ilgili ipuçları vermek. Tıpkı Crystal Palace yazısında olduğu gibi...

Crystal Palace'ın anlatıldığı hikayede takımın 2012-2013 yılında Premier Lige çıkma isteğinden bahsediliyor. O takım 2012-2013 sezonunda eski Gençlerbirlikli Jedinak önderliğinde Premier Lig biletini de aldı. Bu sezon da yine Jedinak'ın kaptanlığından zor bir durumda olsalar da gelecek adına umutlu bir şekilde lig mücadelelerini sürdürüyorlar.

Londra ve Ada futbolunun anlatıldığı sayfalarda sadece Ziya Adnan'ın yazıları yer alıyor. Londra-Ankara karşılaştırmalı olarak bir çok örnek ve Ankara futbolu ile ilgili umutsuzlukla geçen sayfalardan sonra Ada'nın diğer takımlarının hikayelerine yer veriliyor.  Bu sayfalarda bizim adımıza öne çıkan mesaj: Avrupa'da başkentinden şampiyon çıkmayan tek başkent Ankara

Avrupa'nın Taşrasından bölümünde Malaga, Zenith,Dortmund, Napoli, Udinese gibi hikayelerle başbaşa aklıyoruz. Bu sayfalarda Udinese'yi okurken kafanızda canlanan Ankara takımını da yazının sonunda Tanıl Bora biraz da son zamanlarındaki halini iğneleyerek açık ediyor. Udinese sayfalarına başlık olarak Tanıl Bora, Bul-Oynat-Devret başlığını seçtiğine göre takım da belli oluyor zaten ilk cümlelerde.

Dünyanın Taşrasından sayfalarında da Asya'dan Afrika'dan Güney Amerika'dan hikayeler var ve bu hikayelerde de bol bol Ankara takımlarına selam gönderiliyor.

Sonraki bölüm kitap tanıtımında anlatılan "Hep parlak ışıklar altında yaşayanlar var, gözünün feri sönmüşler var..." cümlesinden devam ediyor. Unutulmuş ya da unutulmayan dediğimiz kulüpler anlatılıyor. Hacettepe, İstanbulspor, Notts County, Kocaelispor gibi bir zamanların fırtına takımlarının şimdi alt liglerdeki fırtınalara dayanma halleri hüzünlendiriyor insanı.

Son bölümde aslında ilgilisinin ezbere bildiği hikayelerin tekrarı var: Sol Kale Arkası... St.Pauli, Livorno,Acedemica,Zonguldakspor...

Hikaye iyiyse bin defa dinlesen bıkmazsın, bizimki de o hikaye! Lucarelli'yi , Hamburg'un Nazilere ölümüne direnmiş işçi mahallesini, İşçi Milli Takımını bir kez daha okumak iyi geliyor her şeye rağmen.

Kitapta belki bir İzmir esintisi eksik belki Adana Demirspor ya da başlı başına Adana Derbisi, İzmir Derbileri ama böyle başlanıldığında da sonu gelmeyecek bir yol olabilirdi. Cemal Süreya'nın "Seni bir kere öpsem ikincinin hatırı kalıyordu/İki kere öpeyim desem üçüncünün boynu bükük" sözlerindeki gibi birazda bu iş. Hatırı kalmış pek çok hikaye var kulüp hikayesi olarak ama onlar anlatılsa boynu bükük kalacak da nicesi...

Sonuç olarak iyisiyle kötüsüyle , eksiğiyle fazlasıyla kütüphanede futbol kitaplarının içinde bulunması gereken güzel bir eser olarak görüyorum bu kitabı... Futbol kitabı bulmak zor nitelikli ibr futbol kitabı bulmak daha zor, o nedenle Kimi Başrol Kimi Karakter- Kulüp Hikayeleri kitabı naçizane tavsiyemdir.