22 Eylül 2014 Pazartesi

Partizan Tribünlerinde Irkçılık

Hafta içi oynanan Avrupa Ligi maçlarından sonrasıyla en çok konuşulan maç şüphesiz Partizan-Tottenham oldu. Hikayeyi biraz geriye sarmak gerek buradaki meseleyi daha iyi anlayabilmek için.
Anti semitizmin bölge coğrafya ayırt etmediği bir gerçek. Yine böyle bir zamanda Chelsea taraftarları, Stamford Hill mahallesindeki Tottenham’ın stadı White Hart Line civarının Yahudi nüfus sayısını rakibi üzerinde bir üstünlük nişanesi olarak kullanmak istedi. Tottenham, pis Yahudilerin tuttuğu bir takımdı. Bunun için tezahüratlar bile yapıldı Chelsea taraftarları tarafından; “Yine gazlayacak bunları Hitler/ Onları durduramayacağız Tottenhamlı Yidler…


Yid, Yahudi anlamında kullanılıyor. Tottenham taraftarları bu tezahüratlardan rahatsızlık duyuyorlardı. Nasıl duymasınlar, onlar da kendilerini sağcı olarak lanse ediyorlardı eşe dosta! Ama sonra baktılar olmayacak bunu bir sembole dönüştürmeye karar verdiler. “Evet biz Yid’iz” demek ilk başlarda zor olsa da kulübün genlerine işleyecek bir mirasın başlangıcını yaptılar. Maçlara sonraları İsrail bayrakalrı getirmeye başlandı. Ardından kazanılan maçlarda Yiddo Yiddo tezahüratları yükseldi.


Bir kulüp nesilden nesile Yahudi olarak anılmaya başlandı ve bunun hiçbir mantıklı açıklaması yoktu. Bu şöhret Yahudileri de Tottenham etrafında topladı ve artık onlar hakikaten Yid diyebiliriz.
Tottenham bunun ünüyle belli bir sempati kazansa da çoğu yerde de ırkçı saldırılara halen maruz kalıyor. Birkaç sene önce Lazio taraftarlarının yaptığını bu kez Partizan taraftarı yaptı.
Tribünde İskoçya’daki referanduma selam çakarcasına İskoç-Filistin bayraklarının dalgalandığını gördük maçın ilk dakikalarında. Ama maçtan sonra İngiliz medyasında “kabul edilemez” başlığıyla sunulan haberde açıkça Yahudi karşıtı bir pankartın da olduğu görüldü.


Tottenham teknik direktörü Pochettino’nun da “kabul edilemez” şeklinde yorumladığı pankart için Tottenham UEFA’ya başvurdu. O sırada Partizan’dan da jet bir özür geldi.Haber Bosnak sitesinde yer alan habere göre Partizan’ın özür metni şu şekilde:
“Pankartın içeriği Sırbistan vatandaşları ve Partizan taraftarlarının ezici çoğunluğunun fikirlerinin tersi yönündedir. II. Dünya Savaşı’nda Avrupa halklarının anti-semitizme karşı verdiği savaşın ardından anti-faşist ilkeler üzerine kurulmuş olan bir kulübü bu tür karanlık ve uygarlık karşıtı tepkilerle bağdaştırmak saçmadır. Sadece anti-semitik doğasından dolayı değil, aynı zamanda Sırbistan ve Partizan’a karşı da nefret içeren bu düşüncesizce hareketin sorumlularını kınıyoruz. Hakarate uğrayan herkesten özür diliyoruz. Tekrar vurguluyoruz, pankart kulübümüzün tarihine ve geleneklerine tamamen aykırıdır”


Partizan’ın özründe anti faşist vurgu ön plana çıkıyor. Çünkü geleneklerinde dedikleri gibi var bu maya. Ama gerçekten bugün böyle mi?


90’lı yıllara doğru yavaş yavaş değişmekte olan durum Bosna Savaşı sonrası ise tamamen ayyuka çıktı. Artık anti faşist ilkeler doğrultusunda kurulmuş takımın yerine tribününde Bosna Kasabı diye anılan Tomislav Karadzic’in posterini açan bir kulüp geldi. Bireysel bir şey deyip geçilecek bir mesele de değil bu. Takımın en büyük ve en eski taraftar grubu Grobari, onu anımsatan pankartlar asmaktan göndermeler yapmaktan vazgeçmiyor. Biraz sosyal medya araması yaptığınızda Karadzicli-Partizanlı Facebook gruplarına denk geliyorsunuz.


Bu ırkçı pankartla ilgili son durum ise Partizan yönetiminin her türlü erken girişimine rağmen 4 Ekim’de UEFA Disiplin Kurulunda görüşülecek. Bizim medyada bir bayram havası da inceden hissediliyor; “Beşiktaş maçı seyircisiz mi?” diye başlıklar atıldı bile. Bu ırkçılığın yapılıp yapılmaması değil zaten önemli olan, Beşiktaş’ın maçında stat dolu olacak mı?


Çok şey de beklememek gerek biliyorum. Bu spor medyası Türk takımlarının Avrupa’daki rakiplerindeki yıldız bir oyuncunun bacağı kırılsa “x’e sevindirici haber” diye servis ediyor. “Yahudilere ırkçılık yapılmış haberdeki asıl mesele bu” diye düşünmek akıllarına gelmiş midir, belki!