17 Mayıs 2013 Cuma

A2 Lig Finali | Gençlerbirliği - Ankaraspor | Kimseler Görmese de Bilmese de...


A2 Ligi Türkiye Şampiyonası finalleri Fethiye’de yapıldı. Fethiye’de çeyrek ve yarı final maçlarını fazla ilgi gösterilmezken final maçındaki seyirci sayısı ise o maçların aksine epey artmıştı. Fethiyelilerin yoğun ilgi gösterdiği müsabakada doldurdukları tribün ise genel itibariyle Gençlerbirliği tribünleri oldu.

Maça yakın saatlerde oynanacak Avrupa Ligi finalini televizyondan izlemek için , maçın ilk yarısında evine gitmek isteyen birkaç taraftarı da Fethiyeliler “Burada Gençlerbirliği final oynuyor, ne yapacaksın Benfica’yı , Chelsea’yi” diyerek yerlerine oturttular. Tribündeki Fethiyeliler maç boyu “Haydi Gençler” tezahüratlarıyla Gençlerbirliği'ne desteklerini de eksik etmediler.

Saha içine dönecek olursak Gençlerbirliği, Kayserispor’u  8-1 gibi farklı skorla çeyrek finalde elerken, yarı finalde Final Grubunda da rakibi olan MP Antalyaspor’u 2-0’lık rahat bir skorla devirdi. Bu sonuçlarla finale çıkan Kırmızı Karalı ekibin rakibi Göztepe ve Kasımpaşa’yı eleyerek gelen Ankaraspor oldu.

Maçtan önce tek tek konuştuğum teknik ekip ve oyuncuların ortak sözü “Kupayı Beştepe’ye götürmek” olurken, takımımızdaki oyuncuların kendilerine olan güveni de tamdı. Sezon içinde oyuncularla yaptığım görüşmelerde de, ligin ortasında dahi bugünü hedeflediklerini sık sık dile getirmiş olan oyuncular hedeflerine yaklaşmanın gururunu da yaşıyorlardı.

Ankara derbisine sahne olan finalde Gençlerbirliği Yasin,Hakan, Berat, Veli, Eren, Emre Avcı, Emre Dönmez, Utku, Atabey, İrfancan ve Ayberk on biri ile başladı. Daha sonra Selahattin, Arda,Reha,Furkan ve Haydar kenardan oyuna dahil olarak Gençlerbirliği adına ter döktü.

Maçın ilk dakikalarında  Ankaraspor baskılı oynasa da savunma dörtlüsünde Hakan-Veli-Eren-Berat Ankaraspor hücum organizasyonlarını durdurdu.  Sağ bekte Hakan sol bekte de Berat özellikle hücuma yaptıkları destekle de takıma katkı sundular.

Maçın dengeye geldiği an ise orta sahayı Gençlerbirliği'nin ele geçirmesi oldu. Emre Dönmez’in sakladığı toplarla rakip alanda daha rahat atak imkanı bulabilen Kırmızı Karalar İrfancan’ın dik oyunuyla da ileri uçta tehlikeler yarattı.  İlk tehlikeli atak ise 15.dakikada yapılan baskı sonucu Ankarasporlu oyuncuların topu uzaklaştıramamasından dolayı yaşandı. Ceza sahası önüne düşen topa Utku sert vurdu ancak son anda savunmaya çarpan top direğin yanından kalecinin bakışları arasında kornere çıktı.

Bu ataktan 5 dakika sonra ise Berat’ın ortasında oluşan karambolde önce Ayberk vurdu direkten döndü, ardından Atabey geldi topa müdahale ettiği anda hakem tarafından faul verildi.

30. dakikada ise maç boyunca sol kanadı savunma ve hücum yönüyle çok iyi kullanan Berat yine içeriye harika bir orta yaptı. Ayberk’in havada asılı kalarak vurduğu mükemmel kafa şutunu kaleci de aynı güzellikte tokatlayarak çeldi. Bu tarz bindirmeleri 120 dakika boyunca aynı şekilde yapan Berat tribündeki izleyicilerden de büyük beğeni topladı. Tribünlerde top Berat'a geldiği her an "Berat Tosic" benzetmeleri yapıldı. Utku ile ya da İrfancan ile paslaşmalarını izleyince Zec-Tosic pas bağlantısı akıllara gelmemesi imkansızdı neredeyse...

35.dakikada Ankaraspor kalesinde yaşanan karambolün bir benzeri Gençlerbirliği kalesinde yaşanırken savunma topu çizgi üzerinden uzaklaştırarak skordaki dengenin bozulmasına izin vermedi. Bu dakikaya kadar savunma ardına atılan toplarda da kaleci Yasin zamanında çıkışlarıyla tehlikeleri önledi.

İkinci yarı iki takımda ceza alanlarında tehlike yaratamazken Gençlerbirliği uzaktan şutlarla rakip kaleyi yokladı. Ankaraspor ise orta alanı geçer geçmez yaptığı basit top hatalarıyla tehlike yaratmanın uzağında bir grafik sergiledi. Birkaç savunma ardına top atma girişimi haricinde pek bir tehlike yaratamadılar ve 60.dakikadan sonra da fizik olarak oyundan düştüler.

Gençlerbirliği ise Utku ve Ayberk ile uzaktan kaleyi yoklayarak tehlikeler yarattı. Oyunun hakimiyetini yavaş yavaş ele geçiren Kırmızı Karalar Haydar’ın da oyuna girmesiyle orta saha üstünlüğünü tamamen yakaladı. 75.dakikada Emre Avcı ikinci sarıdan kırmızı kart ile oyun dışında kalınca oyun adeta yeniden başladı.

Orta alanda yorulan Utku’nun yerine hücum gücü yüksek olan Furkan’ı da oyuna dahil eden Gençlerbirliği geri adım atmadan on kişi ile kontrollü ama baskılı bir oyun oynuyordu. Furkan’ın oyuna girer girmez yaptığı ortaya Atabey kafayı vurdu. Önde olan kaleci topa müdahale edemezken, top direği sıyırarak üstten auta gitti. Atabey bu pozisyon haricinde de hava hakimiyeti ve gücüyle de rakibe zor anlar yaşattı. Gol atamamış olsa da hücumda toplu ve topsuz alanda yaptıkları ile takımımızı katkı sundu.

Bu pozisyonun hemen ardından gelişen atakta Ankaraspor korner kazanırken uzaklaştırılan topu tekrar içeri dolduran Ankaraspor savunması topu savunmanın arkasına düşürdü. O bölgede takımın golcüsü olan Mehmet Yılmaz topu kontrol etti ve skoru 1-0’a taşıdı.

Yenilen bu gol Gençlerbirliği'ni daha fazla hücum yapmaya sevk ederken Ankaraspor da skoru korumak için tamamen geri çekildi. Bu sırada maç boyu tartışmalı kararlara imza atan hakem, Gençlerbirliği teknik direktörü Veyis Kanber’i de tribünlere gönderdi.  

Gençlerbirliği 89.dakikada oyuna golün hemen ardından giren Reha ile atak buldu. Reha soldan yaptığı bindirme ile dip çizgiden ceza alanı içine çıkardı. Penaltı noktasından İrfancan vurdu, çizgiden çıkardılar. Ardından oluşan karambolde bir şut daha geldi ama savunmalarıyla uzaklaştırmayı başardılar. Uzaklaştıkları yerde pozisyonun başlangıcında yer alan Reha atağı sürüklerken ceza alanı dip çizgisinde kendisine faul yapıldı.

Topun başına yine Reha geldi. Reha içeride arkadaşlarına yaptığı el işareti ile yönlendirmenin ardından topu içeri yollarken top Eren’e kadar geldi. Eren ise arka direkte güzel bir vuruşla bu maçın böyle bitmeyeceğini ilan eden golü attı.

Bu gol tribünleri yeniden harekete geçirirken tüm tribünler uzun süre “Haydi Gençler” tezahüratlarıyla yeniden tezahüratlarını arttırdı.

Maç uzatmalara giderken, uzatmaların ilk dakikasında Furkan karşı karşıya pozisyonda mutlak gol pozisyonundan yararlanamadı. İki tarafta da yorgunluğun üst seviyeler çıktığı gözlenirken, iki ekip de atak yapmakta zorlandı. 117.dakikada ise maç boyunca hakemi azarlar gibi konuşan, itiraz eden Ankarasporlu oyunculara hakem ilk kez itirazdan dolayı kart gösterdi. Bu kart Sedat’ın ikinci sarı kartı olunca maçın bitimine yakın iki ekip de on kişi olarak sahada kaldı.

Kalan son 3 dakikada da gol sesi çıkmayınca maç penaltılara gitti. Gençlerbirliği adına ilk penaltıyı,120 dakika boyunca yorgunluk emaresi göstermeyen Berat kullandı ve gole çevirdi. İkinci penaltıcı Veli ve üçüncü penaltıcı Haydar penaltıları gole çeviremeyince penaltılar Ankaraspor lehine 4-1 tamamlanıyordu. 

Maç sonunda büyük hüzün yaşayan Gençlerbirlikli oyuncular, madalyalarını aldıktan sonra soyunma odasına giderken tribünlerde Kırmızı Karaları alkışladılar ve  “Güzel, temiz  futbolunuzu, efendi oyuncularınızı unutmayacağız” diyerek uğurladılar takımı…

Maç boyunca öz verili mücadeleden vazgeçmeyen oyuncular üzüntülerini anlatacak kelimeler bulamazken bir çoğunun ortak görüşü “Çok yorulduk ama 10 kişi kalınca, buraya kadar geldik yorulamayız diyerek yorgunluğumuzu, ağrılarımızı, her şeyi unuttuk. “ oldu.

Fethiye’den bir kupa ile dönemedi bu takım belki ama başarılı bir jenerasyonun verdiği ümit ve Fethiye halkının Gençlerbirliği’ne karşı artan sempatisi ile dönüldü...

14 Mayıs 2013 Salı

Fuat Çapa'dan Veda...


Gençlerbirliği Teknik Direktörü Fuat Çapa, kulübün resmi internet sitesi olan www.genclerbirligi.org.tr 'den taraftarlara iki yılın değerlendirmesini yaptığı bir veda konuşması yaptı:

Saygı değer Başkanımız İlhan Cavcav,Yönetim Kurulu ve Gençlerbirliği taraftarı,

Sizinle iki yıldır yapmış olduğumuz kader ortaklığının sonuna geldik. Bunlar profesyonel yaşamın her alanında olan ve anlayışla karşılanması gereken hadiselerdir. Kimi zaman kulübün gelecek planı teknik direktöre, kimi zaman da teknik direktörün gelecek hesabı kulübe uymayabilir. Bunlar gayet doğaldır. Biz de aile içinde böyle bir fikir ayrılığına düştük ve çok sevdiğim, ilk göz ağrım dediğim Gençlerbirliği’nden kulübümüzle yaptığımız uzun değerlendirmeler sonucunda ayrılmaya karar verdim.

Özellikle bu iki yıllık süreçte gerek taraftarımız gerekse yönetimimizle çok güzel günler yaşadık. Başkanımız İlhan Cavcav’ın bize sunmuş olduğu çalışma ortamının yanında verdiği destekleri unutamam. Türk futbolu için büyük bir değer olan Başkanımız İlhan Cavcav gibi hem futbolu hem yöneticiliği çok iyi bilen biri ile çalışmak beni son derece mutlu etti.

İlk olarak taraftarlarımızla gerçekleştirdiğimiz toplantılarla karşılıklı fikir alış verişinde bulunduk. Sizlerle bağımı koparmamak adına da bu toplantıların olmadığı dönemlerde sosyal medyada iletişimi kesmemeye çalıştım. Çünkü Gençlerbirliği hepimizindi ve bu birlikteliği de büyük oranda sağladığımızı düşünüyorum.

İlk geldiğim günlerde kulübün içinde bulunduğu süreçten dolayı zor günler geçireceği iddia edilse de ekibimize güvendik ve ekibimizle azımsanmayacak sonuçlar elde ettik. Takımımızın ilk on birine yerleştirdiğimiz oyuncuların sezon sonunda farklı kulüpler tarafından bonservis bedelleri ödenerek alınması da ekibimizin başarısını gösteriyor. Aldığımız 49 puan , averajla bizi Avrupa Kupaları Play Off mücadelesinin  dışında bırakırken normal sezonu 9.tamamladık. Üzerimizde yer alan 5.takımın 50, 6-7 ve 8.takımın da 49 puanda sezonu tamamlaması tablodaki yerimiz açısından herkesi fikir sahibi yapabilir.

Bu sezona da belirtmiş olduğum gibi on birimizden oyuncular kaybederek başladık. Tum-Soner ve Yasin 27 gol atmıştı ve bu sezon onların ayrılması demek gol gücümüzün %60’ını kaybetmek demekti. Hazırlık döneminde ilk işimiz bu isimlerin yerini doldurmaya çalışmak oldu. 7-8 tane oyuncu transfer ettik. Ligin ilk bölümünde üst sıralarda kalarak iyi bir tablo sergiledik. Sonrasında kısa süreli bir düşüş yaşadık ama tekrar toparlanmayı bildik. Bunu da geçirdiğimiz olumlu ve başarılı hazırlık döneminin sonucu olarak görüyorum.

İlk yarı sonunda ekip olarak hücumda zayıf olduğumuzu düşündüğümüz için de şu anda tüm Gençlerbirliklilerin büyük bir hayranlıkla izlediği Björn’ü takıma kazandırdık. Bildiğim bir isim olduğu için ona güvenim tamdı. O da bu güvenimi boşa çıkarmayarak hem takımımızın vazgeçilmezi hem de tribünlerin sevgilisi oldu. Nokta transfer olarak sayabileceğimiz ligdeki birkaç isimden biri olan Björn, hücumdaki bu açığımızı büyük oranda kapattı.  Benim için onu Ankara’ya ve Gençlerbirliği’ne kazandırmak da ayrı bir mutluluk oldu.

Sezonun geneline dönecek olursak da daha iyi bir yerde bitirebileceğimiz sezonu kimi zaman şanssız puan kayıpları yaşayarak bu seviyede noktaladık. Kimi zaman takım olarak atladığımız detaylar, kimi zaman o detaylarda etkili olan hakem kararları ile bugüne kadar geldik.

Hedefimiz geçtiğimiz sezon yakaladığımız puan ve sıralamanın bir adım da olsa yukarısında olmaktı. 49 artı puanı hedef olarak önümüze koyduk fakat ligin aldığı seyir geçen yıldan çok farklı olduğu için geçen yılın 49 puanı bu yılın 55 puanına tekabül ediyor. Ve koyduğumuz hedefi matematiksel olarak yakalayamamış gözüksek de bence o hedefi yakaladık.

Kulübümüzü genel olarak değerlendirdiğimde ise ; Gençlerbirliği kulüp yapısı olarak alt yapıya verdiği önem ile ülke çapında büyük bir örnek oluşturuyor. Türkiye ligleri için bir futbolcu fabrikasına benzeyen bu yapının başarısına bakmak için çok uzağa gitmeye gerek yok. En basitinden A2 takımımızın ve daha alt yaş gruplarındaki takımlarımızın başarıları buna çok güzel kanıtlar… Alt yaş gruplarında hedefi şampiyonluktan başka bir şey olmayan bir kulüp yapısından söz ediyoruz.

Yine A takımımıza bu takımlarımızdan taşıdığımız oyuncularımız oldu. İlk sezonumda kupa maçlarında şans verdiğimiz genç oyuncularımız oldu. Yine bu sezon A takımımızda sürekli şekilde şans bulmaya başlayan Ahmet Çalık, U20 Milli Takımının kaptanı Artun yine U20 takımının sürekli oyuncularından İlkay kulüp olarak kazandığımız ve Türk sporuna kazandırdığımız oyunculardan sadece bir kaçı… Mesela Ahmet U15 takımımız şampiyon olurken kaptan olarak şampiyonluk kürsüsünde yer alıyordu. Yine Artun çok küçük yaşlardan itibaren hem kulübümüzde hem milli takımlarda kaptanlık -liderlik yapıyor. Gelecek yıllar da bu isimleri çok daha sık duyacağız! Ancak bu isimlere şans verebilmek için kadro olarak da belli bir istikrarı yakalamak gerekiyor. Maalesef 7-8 transferle başlamak zorunda olduğumuz bir sezonda çok da kolay olmuyor . Ülke olarak her şey olup bittiğinde kimse bunları, alt yapıdan takıma çıkardığımız oyuncuları değil skorları ve sonuçları konuşuyor. Bu da bir başka üzücü nokta ve ülkede teknik direktörlerin elini kolunu bağlayan bir başka konu…

Tüm bu süreçte taraftarımızın her geçen gün artan desteği ve gücünü inkar edemem. İlk geldiğim günlerde 2-3 bin civarında bir maraton tribünü doluluğu önünde oynarken, bu sene bu ortalamayı 7-8 bine çıkardık. Kültür olarak farklı bir kültürü temsil eden Gençlerbirliği taraftarı ülkemiz içinde olumlu bir örneği temsil ediyor.Ben Gençlerbirliklilerin sayısının bundan sonra da giderek artacağını düşünüyorum.

Son olarak Ankara’nın bendeki önemini belirtmek isterim. İlk geldiğim günlerde Belçika’yı çok özlüyordum. Ama zamanla bu öyle bir hal aldı ki izinlerimde Belçika’ya gittiğimde Ankara’yı özlemeye başladığımı hissettim. Bunda Gençlerbirliği’nin büyük bir payı var ama sadece Gençlerbirliği olarak da kısıtlayamam. Burada dostluklarım ve oluşan arkadaşlıklarım var. İlk görev yerim yani ilk göz ağrım…Bunun verdiği yoğun bir duygusallık var… Gençlerbirliği kulübü ve taraftarlarını olduğu gibi Ankara’yı da hiç unutmayacağım…

Bana bu iki yıllık süreçte yardımcı olan başta Sayın İlhan Cavcav’a , yönetim kurulumuza, kulüp çalışanlarımıza; tribünde desteğini hiç esirgemeyen taraftarlarımıza ve saha içinde-dışında kader ortaklığı yaptığım teknik ekibim ve oyuncularıma her şey için çok teşekkür ediyorum.