Mezopotamya’yı anavatanı olarak bellemiş bir halk önce ilk
dünya savaşında katliamlara maruz kalmış sonraki dönemlerde de baskılardan
bıkarak Avrupa’ya ipi kopmuş bir tespih gibi dağılmıştı. Kalanlarda gizlenerek kanlı ya da kibar
olmamız gerekirse zorlu entegrasyona boyun eğiyordu beklide…
Süryaniler başta İsveç olmak üzere Avrupa’ya dağılırken hep
yüreklerinin bir köşesinde Mezopotamya’yı da getirdiler. Kimi bir gün
döneceğini kimi ise artık dönemese de atalarının yurdu olarak hep
hatırlayacaklarını söylüyor. Tarihi bir okuma yapılacak olsa muhtemelen
Süryanilerin bu topraklara dönme sebeplerinden biri olarak futbolu son sıralara
yazarlar.
Sahalarımızda bildiğimiz yakın zamandaki ilk Süryani kişisel
göçü David Durmaz ile oluyor. Denizlispor sağ bek bölgesine Mardin’den göçen
işçi bir ailenin çocuğunu transfer ederken David şunları söylüyordu: İsveç'te doğdum. Hem İsveç, hem Türk vatandaşıyım. Yıllardır memleket hasreti
çekiyorum. Babamın adı Bünyamin anneminki Terzo bana da dedemin adı olan Davud’u
vermişler ama pasaporta David yazılmış. Futboldaki hedeflerim arasında
Türkiye'ye gelmek vardı. Denizlispor'la anlaştığım için mutluyum. Denizlispor
formasını üç yıl başarıyla giyeceğime inanıyorum. Mardin'i hiç görmedim.
Türkçe'yi biraz anlıyorum, ama konuşamıyorum. En kısa zamanda Türkçe
öğreneceğim, Mardin'i de ziyaret edeceğim. Türkiye'ye geldiğim için çok mutluyum…
David’in mutluluğu uzun sürmedi. Bir türlü transferi
bitiremeyen Denizlispor İsveç Futbol Federasyonu ve Malmö’den gerekli evrakları
alamayınca yarım sezon boyunca David Durmaz bir gün yeşil siyahlı formayla
Süper Lig maçına çıkacağı hayaliyle kimi zaman tribünlerden kimi zaman evinden
takımının maçlarını izledi. Devre arasında da bu işin olmayacağını anlayınca
geri dönerek tarihi tekerrür ettiriyordu. Malmö’ye dönmek istese de o körünün
altından çok su akınca Ljungskile’ye imza atıyordu. Sonrasında İsveç’in Süryani
takımlarından önce Syrianskia’da bir yıl oynadıktan sonra şimdi de yine bir
başka Süryani takımı olan Assyriska’da kadronun değişilmezlerinden biri olarak ter
döküyor.
2009 yılındaki bu kötü deneyimden sonra bu yılın başında
sahalarımızda bir Süryani futbolcuyu daha izliyorduk. Hikaye aynı, geliş yolu
aynı… Gelen David’in kuzeni Jakup Jimmy
Durmaz oluyordu. O da Malmö’de yıldızını
parlatıp ülkemizde birkaç takımla adı anılmıştı. İstanbul kulüpleri için
de bir dönem adı geçmiş ama Gençlerbirliği’nin ısrar ve çabası onu Ankara’ya
getirmişti. Onu Avrupa futbolu bir hazırlık maçında Milan ağlarını şık bir
golle havalandırırken tanımıştı. Sol ayağını iyi kullanan ve kanatları iki
yönlü oynayabilen tam bir FM oyuncusu gibi gözükse de yeşil sahalarda
yaptıkları yapabildikleri de hiç az değil. Bilmeyenler zaten ilk yarıda oynana
Galatasaray maçında Hamit’in yardımıyla öğrendi sol ayağını…
Jimmy'nin Milan ağlarını havalandırdığı gol...
Four Four Two’nun bu
ayki sayısında kısa bir röportajı da olan Jimmy, kuzeninden biraz daha şanslı
gözüküyor. Düzenli olarak Fuat Çapa’nın
takımında ilk 11’de oynayan Jimmy Durmaz İsveç milli takımında da forma
giyiyor. “Teklif aldığımda kulübü biraz araştırdım. Çok fazla parası olmayan
ama büyük bir kulüp olduğunu bir kültürü olduğunu öğrendim. Bana söyledikleri
sürekli gelişen bir kulüp olduğuydu. Burası kariyerim için doğru bir durak.
Kulüp çalışanları, teknik direktörümüz, takım arkadaşlarım…Hepsi çok iyi.” sözleriyle
anlatıyordu o da Gençlerbirliği’ne geliş sürecini.
Görünüşe göre Jimmy’nin bir müddet daha bu topraklarda işi
olacak, kim bilir belki dediği gibi bir gün fırsatını bulup Mardin’e ailesinin
bıraktığı topraklara da gider en azından turist olarak, yaşamak zor olsa da.
En son bir duran top organizasyonunda MİY ağlarını
havalandıran Jimmy’yi Galatasaray fileleri de yakından tanır;yarın akşam
kendini bir kez daha hatırlatır mı, neden olmasın?
*Başlıktaki imla hatası bire bir Ahmet Kaya güzelliğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder