1923 yılında Ankara Sultanisi’nde başlayan kıvılcım
bugünlere uzanarak sönmeyecek bir ateş gibi parıldıyor Ankara’da… Tarihten kimi tatlı kimi acı hatıralarla
günümüze gelen ülkenin en büyük spor kulüplerinden biri olan Gençlerbirliği bu
yıl başından beri tatlı bir heyecanın içinde yoluna devam ediyor.
14 Mart 1923’te kurulan Gençlerbirliği bu yıl 90. Yılını
kutluyor. Bu yılı her anlamda özel bir yıl olarak gören camia, yönetiminden
futbolcusuna, tribününden şehrine kadar bu havayı an be an yaşıyor. Kırmızı
Kara Burası Ankara sloganıyla başlayan sezon, kent ile adeta Gençlerbirliği’ni
bütünleştirdi. Artık boş tribünler yavaş yavaş dolmaya başlıyor, gelen rakip
takımlar Ankara’nın deplasman olduğunu, maraton tribünün ortasında açılmış tamamen
taraftarların kendi emeğiyle yapılmış Burası Ankara pankartıyla tekrar tekrar
idrak ediyordu. Geçmiş yıllarda cepte
görülen deplasman yerine son yıllarda başlayan gelenek perçinleniyor ve
rakiplerine korkulu bir Ankara Deplasmanı duygusu yaşatıyordu sahada futbolcular,
tribünlerde de Ais Ezhel’in sözlerini yazdığı Dj Suppa’nın mixlerini yaptığı
şarkıyı hecelerine kadar ezberlemiş binlerce taraftar… Şarkının sözlerindeki
gibi rakiplerin çekindiği tribünler “bu aşk sevgiliyle Kuğulu Park’ta oturmak”
kadar keyif veriyordu Ankaralılara ve en önemlisi de bu keyif tüm Ankara’ya
yayılıyor.
Zaten öncesinde kulüp klipler ile futbol camiasının
dikkatini çekmeye başlamıştı, Ankaralı
yönetmen Doğan Tanyer’in çektiği klipte geçen sezondan beri takım uyumunu
canlandırması adına yapılan ritm çalışmalarında görüntüler harmanlanmış ve
“Gençlerbirliği Ritmini Buldu” başlığıyla kamuoyu ile paylaşılmıştı. Tüm medya
alanlarında karşılığını bulan bu klip takdirle karşılanarak, paylaşım rekorları
kırdı. 90.yılda ritmini bulan kulüp ve o
ritme ayak uydurmaya çalışan şehrin bütünleşmeye başlamasıydı aslında olan
biteninin tanımı.
Gelişen medya düzenin bir uzantısı olan sosyal medyada da
var olan kulüp Twitter, Facebook başta olmak üzere video paylaşım siteleri,
fotoğraf paylaşım siteleri gibi mecraları kullanarak taraftara belki de bugüne
kadar karanlıkta kalmış, taraftarın çok da bilmediği Gençlerbirliği’ni
sunuyordu. Taraftarların gönüllülük çerçevesinde katkı sağladığı bu alanlarda
da Kayahan Kaya yaptığı grafik
çalışmalarıyla destek olurken Uygar Pulat çektiği antrenman videolarıyla
kulübümüzün video arşivine katkı sunuyordu. Antrenmanlardan fotoğrafları, ilginç anları,
maçlardan yansıyan ilginç kareleri artık taraftarlarının eli altına, gözlerinin
önüne seriyordu bu sosyal medya hesapları. Maç günleri stada gidemeyenleri
biraz kıskandırarak, biraz da merakını gidererek 19 Mayıs Stadı havasını
fotoğraflarla, videolarla taraftarın gözünden de sunan bu hesaplar taraftar ve
kulüp arasında gerçek bir köprü görevi üstlendi. Bu arada yeniden elden
geçirilen web sitesi de bu köprünün tamamlayıcı ayağı oluyordu. Web sitesi
değişen içerik kalitesi ve grafikleriyle beğeni toplarken Emrah Özesen’in
çektiği futbolcu fotoğrafları da bir çok bilgisayara duvar kağıdı oluyordu.
Twitter maç saatinde Gençlerbirlikliler için radyo görevi
görüyor, pozisyonlar an be an Twitter’da tweet olarak aktarılıyordu.
Taraftarların en beğendiği uygulamaların başında gelen maç anlatımı televizyon
başında ya da statta olamayan Kırmızı Karalılar için detaylı tek haber kaynağı
oluyor. Twitter hesabı “Goooollll” diye tivit atarken karşılığı da aynı şekilde
“Goooollll” oluyor takipçi taraftarlardan…
Burası Ankara deyip
de Ankara’yı tanıtmadan olur mu, olmaz tabi… Gençlerbirlikli futbolcular tabiri
caizse tesislerdeki çim sahalardan sokağa indi. Fotoğrafçı Evren Özesen’in
gerçekteştirdiği çekimlerde futbolcular kentin çeşitli yerlerinde fotoğraflar
çektiriyor ve “Burası Ankara” diyerek fotoğraflarla şehir turu yaptırıyordu.
Fotoğraflarda önce futbolcularla ilgili tanıtıcı bilgiler ardından fotoğrafın
çekildiği yerle ilgili tur rehberi titizliğinde mekan bilgileri veriliyordu.
Ankaralılara, hemşehrileri olan futbolcularla aynı sokakları paylaşmanın, aynı
kentin sahibi olmanın mutluluğunu veren fotoğraflar;Ankara dışındakilere de “Burası
Ankara” adı altında başkentin güzelliklerinin detaylandırıldığı kent
propagandası içeren hoş fotoğraflar olarak tarihe not düşülüyordu.
Bu sezon 19 Mayıs Stadı Kırmızı Kara Burası Ankara
şarkılarıyla inlemedi sadece, bazen hüzünlerimizin de adresi oldu. Tıpkı Neşet
Ertaş’ı kaybedişimiz gibi… Neşet Ertaş’ı dinledik, efkarımızla doldurduk kimi
zaman gol seslerimizle kimi zaman ahlarla vahlarla doldurduğumuz stadı!
Hayatın filmle yer değiştiği ya da karıştığı anlar da oldu… Pilli Bebek’in
şarkıları da yer buldu kendine bizim için hiçbir şeye değişilmez bu 19 Mayıs
sahnesinde! Bir de bize getirdiği bir misafiri vardı bu kez notaların ve
sözlerin; Erdal Beşikçioğlu! Erdal Beşikçioğlu oynadığı Behzat Ç. rolünde
Gençlerbirlikli bir komisere can verirken, ona zorlu hayatında can veren bir
başka unsur da hep Gençlerbirliği oluyordu. Atılan gollerde coşku Pilli Bebek
şarkılarıyla en süt noktaya çıkarken, O da bu sahnede hayatının en güzel
anlarını yaşıyordu belki de hem de bu kez hiçbir şekilde rol yapma gereği
duymadan…
Bir lisenin bahçesinde hayat bulmuş bir kulüp için “eğitime
önem veriyor” demek ne kadar gereksiz olduğunun farkındayız. Eğitim adına sadece
okul ziyaretlerinden bahsedelim öyleyse,
Ankaralı liseli ve üniversiteli öğrencilerin misafirleri olan oyuncular
ve teknik ekip her gittiği okulda coşkuyla karşılanıp coşkuyla uğurlanıyordu.
Sokağa inen kulüp biraz da sınıfları dolduran kardeşleriyle bir arada oluyordu
yani.
Şehirden bağımsız bir kulüp olmayan Gençlerbirliği şehrinin
başkent oluşunun yıldönümünde de başroldeydi. Sırp ekibi FK Rad’ı şehrimize
davet eden Gençlerbirliği dostça başlayan maçı dostça bitiriyor ve 1-1 biten
maçta atılan ve yenilen golü bir kenara bırakıp futboluyla Ankara’nın başkent
oluşunu kutluyordu. E tabi ki fonda yine
Burası Ankara sloganları vardı.
Hedeflerinde belirlendiği bir dönemden geçiyordu artık
takım, 90.yılda hedef belirleyip onun üzerine kurulacak “güzel günlerin”
hedefinin temelleri atılıyordu. Ama artık rakipler İstanbul’un “büyükleri”
olmaktan çıkmıştı. Artık rakip Ankara’da bile Barcelona’ydı. “Yeter ki gel bana
senede bir gün” dedikleri İstanbul takımlarından artık ”seni uzaktan sevmek
aşkların en güzeli” diyerek Avrupa kulüplerine gönül veren bir nesilden
bahsediliyordu. Taraftar kaybeden sözüm ona “büyüklere” örnek yine
tesisleşmedeki gibi Gençlerbirliği’nden gelecekti. Hedefler belirleniyor,
rakipler seçiliyordu artık.
Türkiye’nin ilk Ampute Futbol Tesisleri Ankara’da açılırsa
orada olması gereken kulüp de haliyle Ankara’nın kulübü Gençlerbirliği
olmalıydı. Öyle de oldu, Gençlerbirliği için size kulaktan kulağa anlatılan “farklı
bir kültürü var” diye kimsenin ismen ve cismen tarif edemediği o kültürün
içinde empati de her zaman vardır. Gençlerbirlikli futbolcular rakipleriyle
koltuk değneklerini de yanlarına alarak mücadele ettiler. Mücadele ya da sonuç
kimin umurundaydı?
Müzik de 19 Mayıs tribünlerinden hiç eksik olmadı kimi zaman
reggae kimi zaman punk kimi zamansa “damar” şarkılar yankılandı.
Sonraki günlerde şehir bütünleşmesi adım adım hedefine
ulaşırken, tamamlanan kombine satışları yeniden gündeme geldi. Taraftarlardan
artan istek sonucu kulüp de “sevinmeyen kalmasın” diyerek hem fiyatı indirdi
hem de yeniden kombine satışına başladı. Sevince ortak olmak isteyen bir çok
Ankaralı da süper ligdeki biricik temsilcisini desteklemek fırsatını kaçırmadı.
2013 yılı yaklaşırken kalplerde olan Gençlerbirliği aşkı
masalara, duvarlara, kartpostallara yansıyordu. 90.Yıl Özel Seti hazırlayan
kulüp duvar takvimlerinden kartpostallara kadar Gençlerbirliklilerin hoşuna
gidecek adeta bir yeni yıl hediyesi veriyordu. Taraflı tarafsız herkesin
beğenisini kazanan bu çalışma Ankara’daki kitapevlerinden ulaşımı sağlanarak
herkesin ulaşabilmesi sağlandı. Artık şehrin takımını destekleyen şehrinin
takımının takvimini kullanıyordu duvarlarında.
2013’ün başlarında hüzün bir kez daha kapımızı çaldı.
Türkiye büyük bir ressamını, Burhan Doğançay’ı kaybederken Gençlerbirliği hem büyük bir
ressamı hem de 1943 ile 1950 yılları arasında formasını giymiş bir futbolcusunu
kaybediyordu. Onun çizgilerine kadar yansıyan Gençlerbirliği aşkı onu kulüp
tarihinde unutulmazlar arasında yazdırıyordu.
Bir başka tarihte yine 19 Mayıs hüzne başkentlik ediyordu. O
günlerde yaşam mücadelesi veren Müslüm Gürses maç öncesinde sesleniyordu
tribünlere “Dünya tersine dönse vazgeçmem” ... O sırada tribünler atkılarıyla
ona eşlik ederken skor tabelası da “Vazgeçme yaşamaktan Müslüm Baba” diyordu.
Kısa bir süre sonra Müslüm Gürses de bizi bırakıp gitmişti, yine hüzün yine
kayıptı o gün bizim için hayat. Tıpkı Neşet Ertaş gibi, tıpkı Burhan Doğançay
gibi ondan da bir hatıra kalıyordu gönlümüzün bir köşesinde.
Gençlerbirliği kimi zamanlar tesislerde, antrenmanlarda
hemşehrilerini misafir etti. LÖSEV’li kardeşlerimizin Gençlerbirlikli
futbolcularla geçirdikleri güzel bir güne, çektirdikleri hatıra
fotoğraflarındaki gülümsemelerine şahitlik ettik.
Gençlerbirliği armasının altında sadece futbol kulübü,
futbol kulübünün de sadece A takımı olmadığını öğrendik. Sosyal medyada önce A2
takımından geleceğin yıldızları ile yani temelimizi oluşturan “gençler” ile
röportajlar yapıldı. A2 maçlarının özetleri yayınlandı, maç haberleri yapıldı.
Aynı zamanda kulübün Basketbol, Bowling, Yüzme, Bocce, Hentbol, Dart, Atletizm,
Kick Boks ve Atıcılık branşlarıyla faaliyet yelpazesi genişledi. Yani artık tamamı
ile Gençlerbirliği Futbol Kulübü değil ismindeki gibi Gençlerbirliği Spor
Kulübü’ydü.
90.yılda hüzünle sevinci harmanlayıp bulduğu ritimde kulübün
hedefi her zaman her şeyden önce güzel futbol oldu. Şarkıda Ais Ezhel
“saldıralım gençler alalım maçları hep, fakat birlik olmamışsak kazansak da
anlamı ne?” diye soruyordu. O sorunun cevabı gibiydi aslında mağlubiyetler bile
19 Mayıs tribünlerinde.
Sezon başından beri 90. Yıla yaraşır halde Gençlerbirliği
şehirle kenetlenmiş bir şekilde yoluna devam ediyor. Yol üstünde hüzünler de
oluyor sevinçler de, ama bu yıl Ankara’da baştan sonra Kırmızı Kara bir
sevdanın yılı oluyor. Tribünler dolmaya başlıyor, sesler yükseliyor, sesini
yükseltmek istemeyenler ya da maçı oturduğu yerden izlemek isteyenler kibarca
“lütfen ayağa kalkar mısınız?” diyerek uyarılıyor, yanlış karar veren hakem
dahi “acemi hakem” denilerek nazikçe eleştiriliyor.
Hakan Kaynar önderliğinde başlayan projede başta Başar
Yarımoğlu ve saydığımız diğer isimlerin katkıları ama en önemlisi tribünlerin
karşılığı ile hayat bulan ve serpilen Kırmızı Kara Burası Ankara projesi bir
kentin aslında futbol damarlarına hayat verdi.
Şehirle kucaklaşmanın yanında, Gençlerbirliği’nin gelen misafir takımlara burasının Ankara
olduğunu öğretmesi bile yetiyor aslında ama “Yenimahalle Mamak Çankaya bütün
sokaklar yan yana, ODTÜ, Cebeci, Dikmen’iyle hep beraber Ankara” havası esmesi
de tribünlerde ayrı bir güzel oluyor.
Şehrin takımı 90.yılını kutluyor, nice 90 yıllara nice
sevinçlere Gençlerbirliği…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder