22 Mart 2013 Cuma

Gitmek mi Zor, Kalmak mı? : Akhisar'ın Direnişi

(Şampiyonluk kutlamalarından)

Peri masalı 2009-2010 sezonunda başladı desek yanlış olmaz. Manisa şehrinin 160 bin kişilik nüfusuyla küçük bir ilçesi olan Akhisar'ın ilerleyen bir kaç yılda Ege'nin süper ligdeki tek temsilcisi olacağını eminim kimse tahmin etmiyordu.

2010-2011 yılında bir ayağı aksak olan lig Ankaraspor saf dışı kalınca 17 takımla oynanmıştı. Akhisar da o sezon ligi 14. tamamlayarak zaman zaman korku yaşasa da lig sonunda ilk yıl için iyi sayılabilecek bir sırada en önemlisi de lige tutunarak perdeyi kapatmıştı. 32 maç "oynanabilen" ligde 8 galibiyet 9 beraberlik 15 mağlubiyetle mütevazı bir puan ile ligde kalan Akhisar vites yükselterek bir daha ki sezon daha iyi yerleri hedefliyordu.
(Masalın başlangıcındaki isim Atilla Özcan)

Hamza Hamzaoğlu şu an lig seviyesinde saygı duyacağım bir kaç hocadan biri sanırım. Kendi takımını değerlendirirken, oyuncusunu, rakibini değerlendirirken objektiflikten şaşmayan hoca kişiliği ile hayran bırakırken herkesi takıma olan etkisiyle de büyük işler başarıyordu. Şüphesiz bu başarının alt yapısını oluşturan da Atilla Özcan hocaydı. Takımı 3.ligde zirveye oynatan hoca önce 2.lig kapılarını aralıyor ardından 1.lig havası solumasını sağlıyordu Akhisar'ın... Maddi olarak zor şartlarda da takımı ligde tutma mücadelesi verdiği sezonda Orduspor'a deplasmanda 4-0 yenilen takım 16. sıraya gerilerken yönetim de emektar hoca ile yollarını ayırmıştı. O Orduspor playoff ile lige çıkarken Atilla Hoca'dan boşalan koltuğa Hamza Hamzaoğlu geliyordu.
(Masalı devam ettiren Hamza Hamzaoğlu)

23 haftada toplanan 20 puana Hamza hoca 9 haftada 13 puan katarak ligde tuttuğu Egelilere bir sonraki sezon için umut veriyordu. Ligin ilk devresini lider Elazığ'ın bir puan altında ikinci bitirdiklerinde namları tüm ülkeyi sarmıştı aslında. Başarı gelmese "sempati" şampiyonu dediğimiz gönüller şampiyonu olacak takım, 31. haftada 5. sıraya kadar gerilese de sıralama olarak sonraki haftalar kulüp tarihinin unutulmaz günlerine tanıklık edecekti.

Denizli ve Karşıyaka galibiyetleri ile 2.liği geri alan takım ligin son maçına bir puan altındaki Rizespor ile yükselme maçı oynuyordu. Yenen üst ligde kaybeden playofflara gidecekti. Lider Elazığ, Konya deplasmanında 4 yeyince, Akhisar'da tarihi bir Rize deplasmanı galibiyeti alıp şampiyon olarak en üst ligin vizesini söke söke alıyordu. 12 gol ile Sertan kayıtlara takımın en golcüsü ve taşıyıcısı olarak geçse de Akhisar bir "takım" olmanın meyvelerini toplamıştı. Kişisel olarak en beğendiğim oyuncusu sade ama emekçi futboluyla Mustafa Aşan'dı.

Süper Lige çıktıklarında kadroyu elden geldiğince koruyan ve hocasını değiştirmeyerek büyük bir "risk (!)" alan Akhisar düşme adayı olarak gösteriliyordu. İlk maç Eskişehirspor ile deplasmanda oynayan Akhisar 90+'lırda hücuma çıkmayı ilk kez akıl ediyor ve golü buluyordu. İlk 3 hafta topladığı 5 puanla dikkatlari üzerine çeken "mütevazı" ekip İBB karşısında 4-0'lık "beklenmedik" mağlubiyetle uyanıyordu adeta. Akhisar seri mağlubiyetlerle zaman zaman da kısa seriler şeklinde alınan beraberliklerle geçen ilk yarıda 17 haftayı 15 puanla ligin sonunda tamamlıyordu.

"Kahinler" kazanmıştı... Akhisar düşüyordu ve bu kirli futbol düzeninde temiz futbol oynamak isteyen bir takım ile Hamza Hoca'nın aklı ve kalbi okşayan demeçleri kalıyordu geriye...Ama Manisa temsilcisinin pes etmek gibi bir niyeti yoktu. Sonuna kadar, gidebildiği yere kadar gideceklerdi. Hem zaten kaybedecek ne kalmıştı?

Bu düşünceyle çıkılan maçlarda, 17 maçta toplanan 15 puana karşılık takım 9 haftada şimdiden 11 puanı topluyordu. Ve ligin dibine demir atmış halinden de sıyrılıp MİY'in bir basamak üstüne çıkarak... Şimdi hiç olmadığı kadar ümitliler belki de.

Önlerindeki Ordu ile arada 4 puanlık bir fark var ama bu pek de önemli değil gibi gözüküyor. Ama takımın bir dezavantajını da belirtmek gerek! Takım, tecrübe,bütçe vs değil bu dezavantaj! Açık şekilde yapılan hakem hataları... Hakem hatalarından en çok canı yanan takımlardan biri olan Akhisar epey de puan kaybetti bu sebeple. Ateş hattında ölüm kalım savaşı veren bir takımın kaderiyle bu kadar oynanırsa şimdiki yeri büyük bir başarı bile sayılabilir.

Yunan Tanrısı kıvamında karşı kıyıdan hoş bir esinti getiren Gekas'ın standart performansı takımı üst sıralara taşıma yolunda en önemli verilerden biri olarak göze çarpıyor. Gol ile özdeşleşen "komşu çocuğu" Gekas atmaya devam ettiği müddetçe sorun yok gibi gözüküyor.

Öte yandan umut var, var olmaya da devam edecek futbolun doğası gereği. Önlerinde kalan 8 maç hayati öneme sahip. Düşme barajının 40 civarı olacağı düşünülürse işleri hiç de kolay değil. 5 haftalık zorlu bir seri onları bekliyor öncelikle;

Fenerbahçe (D)
Trabzonspor
Kasımpaşa (D)
Beşiktaş
Bursaspor (D)
Antalyaspor (D)
MİY
Orduspor (D)

Bu 5 haftadan ne çıksa kar diye görülse de oradan bir şeylerin çıkma ihtimali maalesef düşük gibi gözüküyor. Ama şöyle kaba taslak bir hesap yaparsak minimum 13-14 puan civarı bir puana ihtiyacı olan takıma geri kalan 3 maçından 9 puan çıkartması halinde, bu beş maçtan 5 puan da yeterli olabilir. Kolay değil ama bu takım her seferinde olmaz-yapılmaz denileni yaparak "otoriteleri" şaşırttı.

Şahsi görüşüm Akhisar'ın "hep bizimle kalması" yani Süper Lig civarından ayrılmaması... Başta da söylediğim gibi Hamza Hoca büyük saygı duyulacak işler yapıyor. Takım oldukça mütevazı kadrosuyla bakanların, para babalarının cirit attığı ligde ayakta kalma umudunu devam ettiriyor. Bu bile başlı başına sempati sebebiyken oynamaya çalıştıkları güzel futbol "gel de sevme bu takımı" dedirtiyor.

Ligden düşebilirler ama kişisel hafızamda 10 sene 20 sene sonra bile "bir Akhisar geçti bu ligden" diyeceğim. Umarım kalırlar ve 2009 yılının sonlarında başlayan masal kesintiye uğramaz... Ama zaten masallar da hiç kötü bitmez, o yüzden dayan ya da diren Akhisar!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder