8 Ocak 2013 Salı

Türkiye'de Irkçılık Yok(!)


Boateng mevzusuyla yeniden gündemimize “geçici” olarak gelen futbolda ırkçılık meselesi tüm kamuoyunun haklı olarak meşgul ediyor. Bizler de en “duyarlı” yanlarımızla olay olduğu andan itibaren ırkçılığı lanetleyip durarak bir nevi deşarj oluyoruz. Ama açıkça söylemek gerekirse bizde bu söylem hem yüzeysel hem de samimiyetsiz duruyor.
Bizde bir nevi “futbolda ırkçılığa hayır hayatta evet” durumu var. Bizdeki genel geçer durum “bizde ırkçılık yok ki” diye başlar “zenci” futbolcular biz de hiçbir sıkıntı duymadan oynayabiliyor” diye bitirilir.  Zenci kelimesinin kelime anlamıyla aşağılama ya da ayrımcılık ifade ettiğini bilmeden onları överken bile kullanmak belki de bilmeden sıradan günlük faşizmin dile tezahürü ama ırkçılığı ten rengi ile kısıtlamak ya da ten renginden ibaret görmek düpedüz hatadır.
Siyahların ten renklerinden dolayı dünyanın her yerinde maruz kaldığı şeyleri sıralamanın anlamı yok. Medya en ufak bir ırkçılık olayını magazinsel olarak veriyor ırkçılığı yapan biz değilsek zaten! Ama ırkçılık renkten ziyade toplumsal siyasi mesajlarla meydana geldiğinde birden içimizdeki lümpen ırkçıyı durduramıyoruz ve koroya katılıyoruz.
Hollanda ile yapılan maçta “saygı” değer taraftarlarımız takımlarını desteklemek için oraya gelen taraftarlar biraz sessizleşince hemen ortamı hareketlendirecek sloganı buldular: Ayağa kalkmayan Ermeni olsun! Peki niye Ermeni olmak suç mu küfür mü? Bir ceza ve aşağılama unsuru olarak ayağa kalkmamanın cezasını Ermeni olarak belirliyor ırkçı güruhumuz! O zaman kaçımız futbolda ırkçılığa hayır dedik. Irkçılık olarak bir olayı addetmek için ırkçılığın uygulandığı topluluğun rengini önemsediğimiz için o ırkçılık değildi gözümüzde çünkü! Peki hiç düşündünüz mü bir Ermeni’nin o gün ne hissettiğini ya da hissedebileceğini? Boateng’den daha mı az üzülürdü ya da hakaret olarak görürdü? Boateng’e gösterilen empatinin çeyreğini Ermenilere reva görmemek de ayrı bir kapsamda değerlendirilmesi gereken ırkçılık meselesi zaten.
Hrant Dink öldürüldüğünde beyaz berelerle statlara gidenler, “hepimiz Ogün’üz hepimiz Türk’üz” diyenler ya da pankartını açanlar gerçekten Boateng’e yapılan ırkçılığa üzülüyor musunuz?
Saffet Susiç için; “benim ülkemde hele ki bir Sırp bana böyle laf edemez” diyene ırkçı denmiyor buralarda onlar İmparator yapılıp baş tacı ediliyor bunu da gördük biliyoruz. Irkçılık yapmayız biz de ırkçılık yok çünkü! Ya da ne bileyim olsa olsa maç stresidir o!
Yine 2009 yılında Sivassporlu Balili’ye “Kahrolsun İsrail O.Ç Balili” demek de ırkçılık değildi bu topraklarda… Ülkesinin başlattığı savaşta yaşattığı acılarda sorumlu tutulabilecek en son kişilerden birine yani sıradan vatandaşına tepki gösteren tribünlere ırkçılıkla ilgili yeterli tepkiyi gösterebildik mi yoksa Müslüman düşmanı bir ordunun ait olduğu ülke vatandaşına bağırıp çağırıp egolarımızı mı tatmin ettik.
Samet Aybaba, El Saka ile yaşadığı bir tartışma sonucunda El Saka’nın tercih edilmesini “beni bir Arap’a tercih ettiler”  demesine ne yaptık peki “bizim çocuk” etiketi sayesinde Aybaba’ya sahip mi çıktık El Saka’ya yapılanları, söylenenleri mi kınadık?
Diyarbakırspor her gittiği yerde “PKK dışarı” diye karşılanıp 10.yıl, Mehter, İstiklal Marşları ile düşman uğurlar gibi uğurlanması peki? O da mı ırkçılık değil? Vakayı adiye mi Kürtlerin sistematik olarak karşılaştıkları durumlar.?  “Ama onlar…” klişesine sığınarak Kürt kimlikli insanlara türlü sistematik ırkçılığı reva görmek, yurt dışına gitmeye zorlamak sonra da onların “mahur besteleriyle” kederlenerek futbolda ırkçılığa hayır demek samimiyetsizliği utandırsın biraz bizi!
Emre ile Zokora arasında yaşanan olaydan sonra Emre’nin “(ırkçı küfür)söyledim ama aramızda hallettik demesi Zokora’nın bunu dışarı taşıması hiç hoş değil” demesi… Irkçılık yapmak yani insanın doğuştan getirdiği özelliklerini aşağılamak iki kelime ile halledilebilecek bir mesele olarak görülüyor. Ve bazılarımız ırkçılığı yapana değil “delikanlı” gibi aralarında halletmeye yanaşmayan “ırkçılık var” diyeni “art niyetli” buluyoruz. Niye çünkü biz de ırkçılık olmaz. Bizim tarihimizde “zenci” oyuncularımız var bağrımıza bastığımız!
Sırbistan-İngiltere maçında maç boyu ırkçılığa maruz kalan futbolcunun maç sonunda isyanına sarı kart gösteren Hüseyin Göçek’i hakem yorumcularımız kamuoyumuz kaç dakika tartıştı? Kaç gün saat demiyorum kaç dakika? Orada ırkçılığa karşı kulakları duymayan gözleri görmeyen bir de üstüne üstlük mağduru cezalandırmaya kalkan hakem kaç dakika sorgulandı?
Kısaca özetlemek gerekirse sosyal medyada ya da yazılı basında Boateng meselesi çok konuşuldu ve sahiplenildi. Sahiplenilmeyi yerden göğe kadar hak ediyor ve arkadaşları ile yaptığı protesto da ayakta alkışlanası…Ama İtalya’nın küçük bir takımı diye küçümsediğimiz takımdan ziyade kapımızın önünü süpürme gerekliliği de gün gibi ortada…Sadece Mehmet Ali Yılmaz’ın Campbell için sarf ettiği “yamyam” ahmaklığını getirirseniz her seferinde ülkedeki tek ırkçılık diye size çok gülerler.
Futbolda ırkçılığa kim mi hayır diyebilir tüm samimiyetiyle? Dazlaklara karşı Almanya’da Türkleri savunan ve anti faşist cephenin en önde gelenlerinden St. Pauli taraftarları, Yunanistan’da Altın Şafakçıların Türk pazar esnafının mallarına zarar vermeye çalıştığı sırada onlara herkesten önce müdahale eden AEK’liler, İtalya’da tüm faşizme varlığı ile kurulduğu ilk günden beri karşı gelmiş Livornolular, “ayağa kalkmayan Türk olsun” diyen APOEL taraftarlarına “Kıbrıs’ta Barış” pankartı açan Omonialılar … Kısaca göstermelik olarak reklam sloganlarından devşirilen yaşasın renklerin kardeşliği klişesinden önce yaşasın halkların kardeşliği diyebilen herkes…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder