25 Ocak 2013 Cuma

Gekas: Komşudan da Öte

Futbola doğduğu şehirde adım atmıştı. 18 yaşında profesyonel olduğunda kimse ondan 3 tane gol krallığı beklemiyordu muhtemelen. Gekas, Larissa'da oynadığı 3 sezonda "genç golcü" olarak 16 gol kaydetti. Ve kendini Atina'da Yunan futbolunun göbeğinde buldu. Orada göstereceği şeyler onu bir basamak öteye taşıyacaktı bunu o da çok iyi biliyordu. Ama o hala "genç golcü" olarak oynuyordu ve takımı ikinci ligdeki Kallithea'ydı.

Kallithea ile ilk sezonda 3 senede attığı 16 golü atınca Kallithea'yı da birinci lige taşıyordu. Çok sürmedi bir kaç sene sonra Yunan futbolunun zirvesine oynayan takımlardan Panathinaikos'un ilgisini çekti ve ara transfer döneminde Yeşil Beyazlıların forveti oldu. Ama o dönem Pana bir geçiş dönemindeydi. Şampiyonluklara ambargosunu koyan da Pire'den Olympiakos oluyordu. Yeşil Beyazlı formayla 23 gol atan Gekas Panathinaikos şampiyonluğu görmeden kiralık olarak Bochum'a gidiyordu. Ayrılışı aslında hiç de istediği gibi olmadı. PAOK ile takasta kullanmak istenince o Selanik'e gitmeyi reddedip kulüp ile sözleşme uzatmak istediğini söylemişti. Yunanistan'ın kalitesi tartışmalı başkanlarından biri olan Pana başkanı onu kiralık olarak gönderiyordu.

O da gol krallığı ile ayrıldığı Yunanistan'dan bir başka patlamaya bizleri şahit yazıyordu. 32 maçta attığı 26 gol ile Almanya'nın gol kralı olurken Avrupa Teofanis Gekas ismine alışıyordu artık. Almanlar ona Tanrı sıfatını vererek Yunan Tanrısı diyordu. İsmi daha büyük kulüplerle anılmaya başlamış ve sadece bir sezon sonra kral olarak Leverkusen formasıyla ter dökmeye başlıyordu. Tanrı lakabını alması yarı tanrı yarı futbolcu sözlerini de getirdi devamında.

Leverkusen'de de bildiğimiz Gekas'tı, kimi Avrupa maçında kimi lig maçında olmak üzere hayati goller atıyor takımı sırtlıyordu. UEFA'da attığı iki golle Hamburg'u tek başına eliyordu. 3 sezona sığdırdığı 21 golle birlikte düşmeye başlayan performansı kiralık olarak Ada'ya sürgüne gönderiyordu onu. Sürgün olmasının sebebi gidişinden çok gittikten sonra yaşadıklarıydı aslında. Onu oraya ısrarla istekler sonucunda getiren Tony Adams neredeyse o gelir gelmez kovulunca gelen hoca da pek gözüne göstermedi onu. Sadece bir maçta son bir dakika kala oyuna dahil olunca Yunan Tanrısı sinirleniyor ve Portsmouth'un günah defterine büyük bir günah yazıyordu. Bir kaç hafta sonra ona ihtiyaç olduğunda onu oynatmak isteyen hocasına cezayı "oynamak istemiyorum" diyerek kesiyordu. Profesyonel mi? Hayır, ama bahsettiğimiz kişi gittiği her yerde değişilmez olmuş, Yunan Tanrısı sıfatlarına layık görülmüş bir golcü. Hem de Yunanistan'dan ayrıldığında ki "genç golcü" gitmiş Avrupa'nın olgun golcülerinden biri olmuştu.

Cezayı kesen Tanrı'ya aklınca ceza kesiyordu İngiliz ekibi ve kontratı bitmeden onu geri gönderiyordu. Almanya artık onun için de acı vatandı. Almanya'yı acı vatan olarak belleyen Anadolu insanı gibi o da başarısız olduktan sonra Anadolu insanın yaptığını yapıp Anadolu topraklarına geri dönüyordu. Anadolu'da Karadeniz'in Kırmızı Beyazlı ekibi onu flaş transfer olarak ülkemize kazandırıyordu.

O dönem magazin basının önde gelen isimlerinden Hürriyet suç üstü yapmış gibi Gekas'a tuhaf sorular soruyordu: Yunan'sın, Samsun'a geldin. Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı'nı burada başlattı ve askerlerinizi denize döktü ne düşünüyorsun? Kulübünün armasında da Mustafa Kemal'in resmi var...

Gekas bunların önemli olmadığını anlatıp duruyordu ve iki halkın barışı ile ilgili şeyler söylüyordu.Çok sıkıştırılınca bu tarz tacizvari sorularla "tarihle pek aram yok" deyip çekiliyordu! Cevap olarak geriye bol jenerik görüntüsü ve Gekas'tan "bol bol Türkiye övgüsü" kaldı haberlerde de. Başlıkta hazırdı: Atatürk'ü göğsünde taşıyan Yunan!

Samsun şehri ise hiç bunu önemsemedi, iki halkın kavgasız gürültüsüz buluşabildiği bir güzel alan olarak futbolu ortak dil olarak benimsedi ve her Gekas golü sirtaki ile kutlandı Karadeniz'de. Kim unutabilir Fenerbahçe'ye karşı attığı 3 golü, art arda çalan sirtakiyi? Ligin ikinci devresinde gelip Samsunspor'a ümit olmuş ve 11 maçta attığı 8 golle takımı ligde tutabilecek kahraman olmaya çok yaklaşmıştı. Buralarda  ona belki Yunan Tanrısı demeyeceklerdi ama tarih sayfalarında yeri de hazır olacaktı. O beklenmedik sakatlık her şeyi alt üst etti aslında. Gekas da Samsunspor da sezonu kapattı. Samsunspor Bance, Ekigho ve Uğur Boral'ın hucüm gücüne kalmış bir şekilde son maçlarda mutlak gol pozisyonlarını harcayıp "bitirici" Gekas'ın olmayışına isyan etmişti adeta.

Ayrılık vakti geliyordu bir kez daha onun için. Durak İspanya'ydı. Levante ile sözleşme imzalamış ama sadece 4 maça çıkmıştı. Futbolunun son demlerinde yeniden Türkiye'de oynamak istediğini söyledi. Herkes Elazığ isimlerini zikrederken onunla ilgili sürpriz bir şekilde Cangele ile son anda imzadan dönen Akhisar'a imzayı attı. Doğduğu topraklara çok daha yakın bir yerde gollerine devam edecek. Muhtemeldir ki geçen yıl Samsun'da çaktığı kıvılcımı bu kes Akhisar'da yapacak. Kıvılcımın alev almaması için de hiç bir engel yok. İyiye doğru giden doğru işlerin yapıldığı bir takımda "bitirici" olarak hesap kesecek.

Şimdi bu transferle ilgili tek korkum, acar bir muhabirin gidip "Yunan'sın ataların şu bilmem kaç kilometre ötedeki denizden suya döküldü ne hissediyorsun" diye sorması. Olmaz mı? Olmaması için hiç bir neden yok burası Türkiye, haberlerin magazin gazetecisinin frikik arayışı kurnazlığında hazırlandığı bir ülke...

Hep çok parlak ile çok sönük arasında gidip gelen bir kariyer gibi gözükse de aslında olduğu yerde,kulüpte hep parıldayan bir kariyer o...

Tekrar hoş geldin Theofanis ...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder