Çok bilindik bir hikaye aslında anlatacağım, tıpkı
senaryosunun türlü oyuncularla birkaç kez çekildiği Türk Sineması bir film,
şimdi de şu olacak der gibi okuyacaksınız ama tarihe not düşmek gerek. Çünkü “o
olmadan eksik yaşamışız” hissi veren ne varsa yazıya dökülmeli bir şekilde; zaten yıllar sonra utanılan lise dönemi aşk
şiirleri de böyle dönemlerde ortaya çıkar bir şekilde! Yazdığınız şiir
karşınızdakine bir methiye aşkınıza bir resmiyet katar ondandır matematik
defterinin arka bölümlerinin o dönemlerde çok daha fazla kullanılması…
Arjantin’de Pibe’nin Rüyası diye dillerden dillere dolaşan
bir halk efsanesi vardır. Rivayet odurki Pibe rüyasında bir futbolcuyu görür ve
onun Arjantin’e büyük başarılar kazandıracağını müjdeler. Pibe’nin ilk
rüyasının kim olduğunu kestirmek güç değil sanırım, Maradona… Tanrı sıfatına
erişmeden önce Pibe müjdelemiş onu öyle söylüyor Arjantinliler. O da müjdeyi
boşa çıkarmamak adına 10 numarayı sırtına alıp bir rüyayı gerçeğe dönüştürmekte
hiç de zorlanmamış izlenimi yaratıyor geride bıraktıklarıyla.
Yaşım itibariyle hep büyüklerime kimi övmeye kalksam “o da
bir şey mi sen Maradona’yı görecektin” küçümsemesiyle büyümüş biriydim. Sonraları videolarıyla tanıştım, “bizim
Sergen’i andırıyordu” çocuk aklımla ama farklı bir şeyler vardı. Onu da
ilerleyen zamanlarda farketmek zor olmadı zaten. Benim futbol dünyamda hiç
Pele’ye yer olmadı. Ailem ve çevrem hep Maradona’nın Pele’den daha iyi olduğu
gerçeğini kabullenerek yaşadı. Zaten sonra öğrendim ki Brezilyalılar da pek
sevmiyor onu, onlar dahi başları sıkıştığında “Maradona delikanlı adamdır ama
Pele kendi ailesine bile yardım etmedi” diyerek konuyu özetliyorlardı. O yüzden
benim için futbol kahramanı deyince Maradona ve diğerleri olarak bir kıstas
vardı dünya futbolunda…
Sonra gel zaman git zaman Pibe yine rüyalar görmeye başladı.
Yine isimler dolaşmaya başladı, bazen bizzat Maradona Pibe’nin iç sesini dışa
vuruyor isimler söylüyordu ama olmuyordu. Yeni Maradona lansmanıyla Ortega,
Riquelme, Saviola gibi isimler izledik. Pibe yanılıyor ve efsane yerle bir oldu
tezleri havada uçuşmaya başlamıştı haliyle…Sayılan isimlerin kötü oyuncular
olmasından değildi efsanenin çöküşü Maradona’nın gölgesinde dahi barınamayacak
oluşlarındandı. Ki bu isimleri hep sevdim yine de efsanenin hatrına, ama
olduramadık onlardan bir Maradona ya da efsane!
Sonra bir gün La
Liga’daki sevdalım Barcelona maçı için ekran başındaydım. Topa çelimsiz bir
çocuk kafasıyla müdahale edip takip etti. Rakibi karşısına çıkınca olanca
çelimsizliğiyle sendelese de şansının da yardımıyla top kendisinde kaldı. Sonra
pası o dönemin Nou Camp çimlerindeki en afili kramponu Ronaldinho’ya verdi,
Ronaldinho durur mu öyle bir pas atıyorki rakibinin üzerinden aşırtma şeklinde
bu çocuğa çocuk ne yapacağından emin bir şekilde sol ayak içiyle Pibe’ye selam
gönderiyor.
Yine rivayetler, yine benzetmeler, yine “o da bir şey mi ben
Maradona’yı izledimler” vs. Ama hiçbir şeye aldırış etmeyen biri olarak Pibe’ye
selam gönderen o çocuk Messi adını ileride sık sık duyacağımızın işaret
fişeğini çakıyor o dönemlerden. Sonrası mı… Sonrası hepimizin bildiği kapalı
gişe bir başarı hikayesinin anlatıldığı bol Oscarlı Katalan-Arjantin yapımı bir film...
Daha kariyerinin başlarında 2005-2006 yılında kas
yırtılmasıyla sezonu kapattığında o maçtaki rakibinin hocası Barcelona’daki
gelişmiş tiyatrolardan ve onların kurslarından bahsetmişti medyaya onu
yalancılıkla suçlarken… Kimdi bu suçlamayı yönelten kısmına gelirsek, kas
yırtılmasını rol olarak görebilecek ve kendi oyuncusu atıldığı için
saldırganlaşabilecek kaç tane tercüman tanıyoruz şu hayatta diyerek cevabı
bulabiliriz sanırım! Tam da başlamadan bitiyor hissiydi aslında o kas yırtığı
ama kolay toparlandı.
Yeni Maradona lakabını alması için temkinliler tedbiri elden
bırakmazken o Maradona’nın attığı golün tıpa tıp aynısını atarak Pibe’ye
gönderdiği selamı temkinlilere de gönderiyordu. İspanya basınına göre o zaten
çoktan Messidona idi. Aynı golden birkaç ay sonra da Tanrı’nın elini
hatırlatması artık temkinliler için yelkenleri suya indiriyordu. Bu Yeni
Maradona’ydı, ama fazlasını kimse tahmin etmiyordu.
Sonraki sezonlarda Pep Guardiola yönetiminde saz arkadaşları
Xavi ve İniesta ile birlikte tarihi üçlemeyi yapacaklarını o günlerden
kestirmek elbette çok güçtü bunda kimseyi suçlayamayız ama bunu da başarmıştı
arkadaşlarıyla. Ona ne zaman övgü dolu söz söylense önce arkadaşlarını överek
başlıyordu cümleye ve sonra kendisinin bu yapıda sadece görünen kısım olduğunu
anlatıyordu.
Uzaylı lakabı onu anlatmaya yetmiyordu aslında ama sadece
diğerlerinden farklı olduğunu belli etmek için bir şeyler gerekliydi.
Biyolojisinin diğerlerinden farklı olduğu kesin. Sakatlanmıyor, sakatlansa da birkaç
haftada dönüyor en ağır sakatlıktan. Çok tekme yiyor ama kendini hiç yere
bırakmıyor, rakibine karşı hiç çirkefleşmiyor.
O tüm rakamları alt üst ederken önüne bir rakam dikiliverdi
kendiliğinden. Müller’in rekoru, adı bile insanı ürkütürken 85 golle Müller’in
rekorunu kırıp kıramama konumuna geldi Messi! Tam kıracak hesabı yapılırken
Benfica maçında olmaması gereken oldu ve Messi sakatlandı. Tüm futbol dünyası
adeta o gece yastaydı bu kadar yaklaşmışken kırılamayacak rekor için…Messi’ye
yakışacak o rekoru kim bilir kaç yüz yıl sonra birinde görmek üzecekti bu ana
şahitlik etmek isteyen insanları…Ama o biyonik adam bir gün sonra sevindirdi
herkesi ve hafta sonu sahada olacağının haberini verdi. Betis maçı artık bir
başka maçtı. Barcelona Messi ve dünya için nasıl bir kulüpten fazlasıysa bu
haftaki Betis maçı da Messi ve dünya için bir maçtan fazlasıydı. Bu işe son
noktayı koyarken de buraya gelirken ona destek olan arkadaşlarına ihtiyacı
vardı. Bu yoldaki en büyük yoldaşlarından İniesta’nın pasıyla içeri doğru
süzülürken attığı düzgün şut Müller’e yetiştiğini haber veriyordu tüm
dünyaya…Sonrasında İniesta’nın topuk pasıyla ruh kattığı topa Messi’nin ağları
nişan alışı eşlik ediyordu. Artık Müller’in rekoru yoktu, Messi rekoru kırarak
rekor sahibi oluyordu…
Bize anlatılan “o da bir şey mi sen bir de Maradona’yı
görecektin” cümlesi de artık nazarımda tarih oldu. Çocuklarımıza ya da
küçüklerimize anlatacağımız bir efsane var başlı başına karşımızda. Bu rekoru
kırmasaydı ne olurdu, hiçbir şey, o hala efsane olarak kalırdı. Hala yıllar
sonra “o da bir şey mi sen Messi’yi görecektin” cümlesine konu olurdu. Ve
izleyebileceğimiz belki de en büyük isim hala o ve sonrasında da o olarak
kalacak…
Onun için yarı tanrı yarı insan sıfatını kullanıyorlar bir
de…Onu en güzel anlatan sıfatlardan biri belki de…Saf bir insanın yapamayacağı
şeyler bunlar elbet…Ama kimse ona Tanrı demeye cesaret edemiyor hala, Pibe’nin
rüyası ve belirtiler başlı başına ortadayken! Çünkü Maradona hala bir yerlerde
Tanrı ve kimse o Tanrı’ya dokunmak istemiyor. Ve onlara göre hala Messi olsa
olsa o Tanrı’nın bir futbol peygamberi…
Peki ya Messi dünya kupasını kaldırırsa?.. O zaman belki…Ama
şüphesiz ki her şeye rağmen en iyisi!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder